Mayıs 31, 2010

Buz duvara düz koşu...

Doğduğu günden bu yana buz bir duvara bakarak bekliyordu. Ne kadar zamandır burdayım diye düşündü. Son günlerde kendine tekrarlayıp durduğu cümleyi bir kez daha tekrarladı
"Eğer yeterince sert bir şekilde çarparsam kırabilirim".
Yıllardır önünde durup seyrettiği o devasa  duvardan gözlerini ayırmadan, yavaş yavaş eğilerek selamladı. Derin bir nefes aldı ve koşmaya başladı.Her adımında daha da hızlanıyordu. Her şeyi göze almıştı artık. Gittikçe yaklaşıyordu ama yaklaştıkça tahmininden daha yüksek ve büyük olduğunu gördü.
"Kırabilirim..."
Hayatı boyunca hayal ettiği ama göremediği güneşin,  buzdan duvarın arkasında parladığını görebiliyordu. Bir an garip bir  hissin yüreğine sürtünerek geçtiğini hissetti.
"Ya yapamassam..."
Artık çok geçti; duramazdı, geri dönemezdi, tökezleyemezdi. Her an daha da yaklaşıyordu... Bacakları neredeyse kopacak gibiydi. Ayakkabılarının iplikleri yavaş yavaş kopuyor, parçalanıyordu. Nefesini kontrol etmeye çalışsada artık nefes dahi alamadığını, rüzgardan gözlerinin yaşardığını hissetti. Çarpmasına bir iki metre kaldığında, hiç beklemediği bir his bütün yüreğini ve beynini sarmıştı, KORKU !!!
Gözünü kapadı.... Yüzü tamamen buruş buruş bi hal aldı. Saniyeler geçti.... Gözünü açmamıştı.
"Kıramıycam..."
Kıramadığında neler olacağına emindi. Bir anda yere yığılacak, her yeri kan içinde kalacak, yüzünde ve vücudunda sayısız kırıklar oluşacaktı. Belki yere düşerken boynu kırılacaktı. Ölüm dahi bundan daha az ızdırap verir diye düşündü. Daha da hızlandı. Ayakkabıları tamamen parçalanmış, gözleri sımısıkı kapalı bir şekilde çıplak ayaklarıyla rüzgar gibi koşuyordu.Çoktan çarpmış olmalıydım diye düşündü.
Bir anda ayaklarının altında inanılmaz bir soğukluk hissiyle birlikte hala koşmaya devam ettiğini farketti. Ne bir çarpışma olmuştu ne de kırılma.
"Nasıl ?"
Yüzü hala büzüşmüş şekilde korku ve endişe doluydu. Yavaş yavaş gözlerini açtı. Nefesi kesildi. Gittikçe yer yüzü aşağıda ufalıyor ve hala koşuyordu. Nereye gittiğini, sonu olup olmadığını bilmiyordu. Anlayabildiği tek şey vardı.
Artık o "Buz Duvarda Düz Koşu" yapıyordu...

1 yorum: