Haziran 24, 2010

Doğru Kişi -3- (Ya da Vapura Yetişirken...)


“İSKENDER”

(Beşiktaş - 15:24)

Hava o kadar sıcaktı ki, az önce sokak satıcısının kovasından aldığı tamamı buz olan su şişesinin ,içmeye fırsat bulamadan, katı halden sıvı hale geçişine hayret ediyordu. Elinde fizik kurallarını altüst eden bir su şişesi ve tek ütülü olan uzun kollu bir gömlek giymenin pişmanlığıyla iskeleye doğru koşuyordu.
Keşke tişört giyseydim diye düşünürken jeton gişesinin önündeki sıraya baktı, ardından da yetişmesi gereken vapura. İnsanlar çıkmaya başlamıştı ve birkaç dakika sonra ağır ağır hareket eden bir demir yığının arkasından “Allah kahretsin” diye söveceğini düşündü. Önünde en azından 20 – 25 kişi olmalıydı. Sırayı beklerse yetişemeyecekti. Sıradan bir anda  ayrılıp, gişenin önüne gitti.
“Özür dilerim ama bu vapura yetişmem lazım, çok acelem var… Mahsuru yoksa….”
Daha cümlesini bitirmemişti ki; 50’li yaşlarda, bol kahverengi  kumaş pantolonlu, üstünde pantolondan daha bol yeşil vatkalı ceketi olan, sigara içmekten teni sapsarı, aortları çökmüş, kirli sakallı bir adam vatandaşlık bilincini de yanına alarak; “Ayıp deeğe mi senn bu yaptıın, hem bi de sen genç olacaksınız, bak biz kaç yaşımıza geldihk hanan sıra beklemesini bilyoz” diye çıkıştı. İskender o güne kadar bu tarz bireysel girişimlerin 25 milyonluk bir kümenin kapsayan elemanı olarak algılanmasına alışıktı. Ama alışık olmadığı şey; hollywoodun bilincimize aşıladığı; yavaş tempoyla tekil başlayan alkışa, insan güruhunun kafalarını emme basma tulumba gibi sallayarak, hızlanan bir tempoyla katıldığı alkış coşması ritüelinin Türk versiyonu olan toplu “cık cık cık…” kınamasıydı. Bu sözler, tüm gramer ve diksiyon kazalarına rağmen 40 yaş ve üstü bölümden tam not almıştı. Adam Güven oyu’nu almanın verdiği şevk ve “dur ben elime mikrofonu almışken bi iki söz de devlet adına konuşayım da ülkenin bu dejenere gençliğini doğru yola sokim” desturuyla devam etti.
“Biz gençken böylemiydik hem hörmetimiz vardı hem de öyle …”
Son 4 aydır gittikçe artan öksürük krizi vatka adamı gene yakalamıştı. Bir daha konuşamadı. Vatka adamın politika kariyeri kısa sürmüştü ama zirvede bitmişti. İskender ise tüm sürece müdahale edememiş, boş surat ifadesiyle adama bakarken sadece utansam mı, yoksa cevap mı versem diye düşünebilmişti. Eski sırasının olduğu yere gözü kaydı, bu acemi girişim ona en azından 10 sıra daha kaybettirmişti.
İskender, vapurun kaçtığını kabullenip iskeleden ayrılmaya karar verirken Vatka adam hala şiddetli bir şekilde öksürüyordu. Adama baktı, yanına kadar gitti, adam hemen bir iki daha özlü söz söylemeye çalışsa da öksürükleri izin vermedi. İskender, elinde ki “henüz içmeye fırsat bulamadığı” su şişesinin kapağını açtıktan sonra vatka adama doğru uzattı.
“Buyurun lütfen, hiç içmedim…”
    

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. ah iskender ah diyesim geldi. bir d eçok saçma ama o donmuş halde su içinde satılan sular bana çok pis gelir:) o yüzden en azından oh pis su içsin vatka adam dedim.

    YanıtlaSil